Bir Akademisyenin Gözüyle

Eğitim, toplumları bir araya getiren ve geleceği inşa eden güçlü bir köprüdür. Bu köprü, sadece bilgi transferi değil, aynı zamanda karakter gelişimi, sosyal sorumluluk ve küresel vatandaşlık değerlerini de taşır. Bu değerler ışığında, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem ESEN ile yaptığımız "Eğitim Köprüsü" röportajımızda, eğitimin, sadece bireylerin hayatı üzerindeki etkilerini değil, aynı zamanda toplumsal yansımalarını da ele aldığımız sohbetimizi sizlerle paylaşıyoruz.

Eğitim, toplumlar arasında köprü kurmak ve geleceği inşa etmek adına nasıl bir rol oynuyor?

Eğitim, toplumlar arasında köprü kurmak ve geleceği inşa etmek adına önemli bir rol oynar. Bu fonksiyonu, bireyin aile boyutundan başlayarak, yakın çevresine ve sonrasında genel topluma sirayet eden bir süreç olarak görebiliriz. Ortak değerleri benimsememizi sağlayan ve bireylerin olumlu davranışlar kazanmalarına katkıda bulunduğuna inandığımız eğitim; insanın doğasındaki vahşi ve medeni özellikleri dengeleyerek, iyi alışkanlıkların kazandırılması yoluyla olumsuzlukları önleme görevini de üstlenmiştir. Ayrıca, toplumlar arası düzeyde, saygıyı öğrenmemizi ve farklı etnisiteler, görüşler ve uluslararası ilişkiler bağlamında ahlaki temellerin önemini ortaya çıkarmaktadır. Genel manada bu çerçeve bize; tüm bu süreçlerin temelini oluşturan aile bütünlüğü  göz ardı etmemiz gerektiğinin vurgusunu yapmaktadır.

 

 

Sizce eğitimde sistemsel değişiklikler olmalı mı?

Eğitim sistemimizde sürekli yapılan değişiklikler var olan durumdan çok da memnun olmadığımız göstermektedir. Bu nedenle sistemin tümüyle ele alınması gerektiğini göstermektedir. Eğitim sistemi içindeki sorunlar çok boyutludur. Okullar arası farklar, öğretmen ve öğrenci özellikleri bu boyutların temel sorunlarını oluşturmaktadır. Sistemin bütüncül yapı içerisinde tümüyle ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Bence nereden başlamak gerektiğinin yanıtı “hangi düşünme süreç ve becerilerine sahip öğrenciler yetiştirmek istiyoruz” sorusunun altında yatıyor. Bu nedenle sistemin tümüyle öğrencilerin gelişiminin sağlanması odaklı olması gerekir. Eşit ve nitelikli eğitim hakkı sadece bazı okullara verilen hak olarak kalmamalı yaygınlaşmalıdır. Özetle sistemi daha iyiye götürmek için “eşitlik” ilkesi kapsamında farklılıkların azaltılması ve üst düzey düşünme süreçlerinin yaygın olarak ele alınması gerektiğini düşünüyorum.

Eğitimdeki eşitsizliklere karşı mücadelede, toplumun ve devletin rolü nedir?

Eğitimdeki eşitsizliklere karşı mücadelede, toplumun ve devletin rolü karmaşık bir yapıya sahiptir. Fırsat eşitliği veya eşitsizlikler, kültürel temeller, devletin kamu düzeni ve yasal çerçeveler ile birlikte ele alınmalıdır. Yasalar resmiyette eşitlik ilkesini savunsa da, sosyal düzenin gayriresmi yapısı ve algı sorunları, bazı kesimlerin avantajlı konumda olmasına ya da bazı kesimlerin ihmal edilmesine neden olabilir. Eğitimdeki fırsat eşitsizliği Türkiye'de genel olarak olumsuz bir tablo yansıtmamakla birlikte, bazı kesimlerin dezavantajlı konumda olabileceği durumların olduğunu da göstermektedir. Bu durumlar, sosyal, ekonomik veya cinsiyet temelli olabilir. Ancak, mücadele ve değişim isteği, bu eşitsizliklere karşı sistemdeki açıklıkların anlaşılması ve düzeltilmesi ile mümkündür.

Fırsat eşitsizliklerini ele alırken; toplumun genelinde farkındalık oluşturmak, eğitim sistemini daha adil hale getirmek için politikalar geliştirmek ve sosyal adaleti sağlamakta devletin sorumluluğundadır. Ancak bireylerin de bu süreçte aktif bir rol oynaması, mücadele etmeleri ve değişimi desteklemeleri önemlidir. Eğitimdeki eşitsizliklere karşı mücadele, hem devletin hem de toplumun birlikte çalışmasını gerektirir.

Son gelişmeler ışığında teknolojinin eğitimdeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz/hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Teknoloji, eğitimi daha erişilebilir ve etkili kılabilir. Bu kullanımın dengeli olması önemlidir. Teknoloji, öğrencilerin kendi öğrenme süreçlerini yönetmelerine yardımcı olabilir, ancak bireyler arası etkileşimi ve öğrenci-öğretmen ilişkisini de güçlendirmelidir. Ayrıca, dijital eğitime erişimdeki eşitsizliklere dikkat edilmesi gereklidir.

Yarınları sahibi olan gençleri geleceğe nasıl hazırlamalıyız?

Geleceğin sahibi gençleri yarınlara hazırlamak için devletin eğitim ve istihdam politikalarını önemli görüyorum. Toplumun kültürel değerlerinin, bireylerin sadece diploma sahibi olmaktan ziyade meslek sahibi olmalarını desteklemesi gerekmektedir. Sistemin, çocukları daha iyi gözlemleyip karakterlerini değerlendirmesi ve yönlendirmesinin bu süreçte önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, çocukları sosyal medyanın etkilerinden korumak ve kişisel verilerini güvence altına almak için çalışmalar yapılmalıdır. Gençlere yönelik olarak ise, zamanlarını iyi kullanmalarını ve kişisel gelişimlerini ön planda tutmaları yönünde tavsiyelerde bulunabilirim.